Bilge Karasunun "gece" kitabını yeniden düşünmek

 


Her aydınlık günü bir gece mutlaka kovalıyor. Bu gece ya sonsuza dek gündüzü de ele geçirirse? Gece nerede, hangi anda başlar? Bunu sorgulamamız lazım biraz. Gece korkuyu yayar. Gecenin işçileri yani devletin ideolojik aygıtları bu görevi görür. Gece, korkuyla beslenir ve korkuyla ayakta kalır. Bir gün gündüz olamayacağını aşılar. "Aydınlık her yerdedir" Adorno'nun dediği gibi fakat hiçbir yere nüfuz edebilmiş değildir. Fakat gece öyle midir? Sabahları Güneş yeniden doğar gibi olsa da ortalık yeniden aydınlanır gibi olsa da gecenin karanlığı hiçbir zaman bütün bütün dağılmayacak. Yaşanılan bir mutluluğun veya iyi bir şeyin etkisi kısa bir süre içinde geçebilir. Bir anımsama olarak kalır ve silinip gider benlikten. Fakat travma asla geçmez. Benliğimizin bir köşesinde hep bir yeri vardır.  Gecenin işçilerinin yani devletin ideolojik aygıtlarının temel gayesi toplumsal bir nevroz yaratmaktır. Travmaları daimi olarak yeniden üretmek ve bizim kendi mezarlarımızı yaratmak temel misyonudur. Öyle ki artık gece elini ayağını çekse de bizde yaratılan travma yüzünden biz mahkûm olmuşuzdur gecenin bekçiliğine. Gecenin işçileri yalnızca geceleri ortaya çıksa da gündüzler de zehir olmuştur. Mahremimize el atmasa da devletin kitle aygıtı görünmez bir el olmuştur. Buna somut bir örnek verecek olursak eril bir aile düzeninde büyüyen kadının kendini hep gözeten bir tahakkümsel ilişki içinde yaşadığından aynalarda saatlerce kendini gözetlemesi örnek verilebilir. Kadınlar dışarıdan gelen gözetim, denetim, kısıtlama ve baskı ortadan kalksa bile kendilerinin gözetmeni olurlar. Foucault bunu panoptikon kavramı ile açıklar. Panoptikon, azınlığın çoğunluğu izlediği ve gözetlediği bir yapıdır. Panoptikon "bütünü gözlemlemek” anlamına gelmektedir.  Gecenin işcilerinin yani devletin ideolojik aygıtlarının halka yaptığı bu değil midir? Geceyi bir otokontrol aracı olarak hazırlarlar etlerini daha kolay soysunlar diye. Geceyi yıkmak mümkün müdür? Evet, mümkündür. Karanlıkta şimdiliğini sürdüren tek şey dildir. Dili örgütlersek geceyi yıkabiliriz. Unutmamak gerek alacakaranlığın çöküşü ile birlikte Minerva'nın baykuşu uçmaya başlar.

Oktay kavaz 

#felsefe #deneme


Yorumlar

👉 popüler yayınlar