Müziğin Ahenksizliğinden Karşıtlıkların Oluşumuna: J.R.R. Tolkien’ın Kurgusal Orta Dünyası’nın Yaradılışına Dair Felsefi Bir Değerlendirme

  


Giriş


Bu yazıda, Pisagor’un müziğin armonik düzeni ve Heraklitos’un karşıtlıkların süreçselliği düşüncesi, temel alınarak Tolkien’in kurgusal-fantastik mekanı olan Orta Dünya evreninde, belirleyici karakterlerinin etkinliklerine göre Felsefe-Edebiyat sentezinde değerlendirme yapılmaktadır. İlk olarak, bahsedilen edebiyat kurgusunun tanıtılması, ikinci olarak, işlenecek olan filozofların sistemlerindeki belirleyici tarafları, Tolkien’ın Orta Dünyası’nın yaratılışı bağdaştırılmaktadır. Her ne kadar kurgusal-fantastik bir evren üzerinden bizim dünyamızda yaşamış filozoflar bağdaştırılması zor olsa da onların düşünceleri, fantastik kurgularda geçerlidir. Aslında, Tolkien eserlerinde karşıtlıkların mücadelesine gerek duymuştur, en önemlisi yaratılışta, orta dünya hayatında müziksel düzen onun için geçerlidir. Kurgusal oluşum zaman-mekanda da karşıtlıkların mücadelesi ve müziksel ruhun önemi Tolkien’ın bütün eserlerinde geçerlidir, müziksel armoni, Orta Dünya evreninde bir yasa gibidir, onun özünü kavramak, saltık aşkınlığa ulaşabilmektir.


Orta Dünya, J.R.R Tolkien’ın Silmarillion, Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi adlı eserlerinde oluşturduğu kurgusal ve hayali bir mekandır. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit adlı film yapımlarını izlediyseniz, bu serilerdeki öne çıkan önemli olaylar ve karakterler Orta Dünya’nın bir parçasıdır. Bu yazıda, Tolkien’ın, Silmarillion adlı kitabını temel alınarak Heraklitos ve Pisagor’un felsefi bağlamı yapılacaktır. 


Fantastik edebiyatın babası, J. R. R. Tolkien'in yarım kalmış ve oğlu tarafından tamamlanmış kitabı Silmarillion'da, Orta Dünya kozmolojisi tanımlanmış ve Hobbit ile Yüzüklerin Efendisi'nde gerçekleşmiş olan olayların öncesinde yaşanmış olaylara yer verilmiştir. Silmarillion, üç ana parçadan oluşur:


Ainulindalë ("Ainur'un Müziği") - Eä'nin, yani Dünya'nın yaradılışı.


Valaquenta ("Valar'a Dair") - Valar'ın ve Maiar'ın, Eä'deki iki doğaüstü varlığın tanımı.


Quenta Silmarilion ("Silmaril'lerin Tarihi") - İlk Çağ'da ve öncesinde olan olayların tarihi.


Tolkien, Silmarillon adlı kitabında, Orta Dünya’nın, kimler tarafından ve nasıl oluşturulduğunu anlatır. İlk bölümde, Aınulındale (Ainur’un Müziği) bölümü belirir, buradan itibaren Orta Dünya’nın yaratılış kurgusunun evreleri bulunmaktadır. Bu bölümün başlangıcında öncesiz-sonrasız gaip tanrısal yaratıcı güç karşımıza çıkar, adı Eru Iluvatar. Eru, Ainur’u*, kendi varlığından güç parçası ekleyerek sunduğu alt tanrıları yaratır. 


Silmarillion’un ilk bölümü olan Ainulindalë'da, Dünya'nın, yani Arda’nın yaradılışını anlatır. Kozmoloji, yani yaradılış bölümüdür. Bu bölümde Arda yaratılırken olan olaylar anlatılır, o yüzden henüz Elf'ler yahut İnsan'lar yoktur. Eru, kendi çocukları olarak anılan Elf'ler ve İnsan'ların yaşayabilecekleri diyarı, burada yaratır. (Aslında bizim filmlerde görüğümüz ve bildiğimiz “Orta Dünya” denilen yer, sadece Arda’nın bir kıtasıdır.) Orta Dünya, hatta Arda Mitolojisi diyebileceğimiz bu bölüm, kısaca Valar’ın ve Arda’nın yaradılışını ve Melkor’un “yoldan çıkışı”nı anlatır. Melkor ve Manwë arasındaki ilk mücadelenin de anlatıldığı bu bölümün sonu, Yüzüklerin Efendisi‘ne kadar uzanan olayların temelini oluşturur.


Konuştu onlarla, ezgiler sundu ve onlar önünde şarkılar söylediler, her halükarda dinledikçe derinleşti sözleri ve yükseldiler uyum ve ahenkte. Müziğin armonik düzenli ve ahenkli olmasına yönelik ses uyumunu isteyen Eru, bir ezgi duyurur, Ainur’a. (Eru seslenerek) Sunduğum bu ezgiden sonra sizler şimdi ahenk içinde bir Ulu Müzik yaratacaksınız. Sesleri Ainur’un, arpları, utlar, davullar, yaylılar ve orglar koro misali, biçimlenip Iluvatar’ın ezgisini bir Ulu Musikiye dönüştürdü. Ve bir ses yükseldi ahenk içinde örüldü, nihayetsiz salınan ezgiler içinden, yükseldi de delip geçti. Ahenkli müziğin ortaya çıkardığı oluş ve hareket, boşluktaki hiçlikte, varlığı meydana getirmeye başlar, bu müziğin ezgisi, her bir diyara yayıldı hiçliğin boşluğunda, hiçlik varlığa bıraktı kendini. Iluvatar’ın ezgileri çalınacak eksiksiz noksansız ve seslendirildikleri zaman içinde Varlık’a bürünüş anları olacak ve her biri varacak sırrına kendince ve her biri kavrayacak diğerini ve Iluvatar, ziyadesiyle hoşnut bir biçimde, gizli ateşi** koyacak zihinlerine.


Bir süre sonra, müziği ahengini ve kuralını hiçe sayan Iluvatar’ın ezgisini karmakarışık eden, müziğin düzenli aklını, karıştıran düzensiz ritmi oluşturan güçlük Iluvatar’ın aklında beliriverdi, çoğunluğun oluşturduğu ezgiye uymayan Melkor kendisini açığa çıkardı. Melkor Ainur arasında en kudretliydi bunun yanında kibriyle uyumsuzluğu ve düzensizliği de ortaya çıkardı. Kendi kudretinin farkındaydı, arzusunda oluşturmak ve yaratmak istiyordu varlıktaki canlıların kendisine itaat etmesini istiyordu. Melkor, gürültülü ve karamsarlığa düşüren müziğiyle, ritim tutturan Ainur’un da kafasını karıştırır. Ainur’un düşüncleri karmakarıştı ve müzikleri bocalar gibiydi, bazıları müziğin ilk tasarlandıkları şekil yerine Melkor’a göre akort etmeye başladılar. Ve öyle bir başını alıp gitti ki Melkor’un yarattığı bu ihtilaf, evvel zamanda kulağa hoş gelen Müzik kaybolup gitti azgın bir sesler denizinde.


Melkor’un başkaldırması, Iluvatar’ın dikkatini çeker, Iluvatar doğruldu yerinden, kaldırdı sol elini yukarı ve yükseldi yepyeni bir ezgi, eski müziği andıran bambaşka olan ve kudreti kavrayıp toparladı yeniden bu ezgi, yeni bir güzelliğe büründü. Bu sayede, Iluvatar’ın müdahale etmesiyle, Melkor’un manipülasyonları durdurulur. Fakat, Melkor’un patırtısı yükseldi yeniden başkaldırarak bu yeni ezgiye ve eskisinden de şiddetli bir savaş koptu sesler arasında, ta ki Ainur’un büyük bir kısmı derin bir yılgınlıkla kesene kadar şarkılarını orta yerinde. Melkor’un hakimiyetini duyuruyordu bu sessizlik. Doğruldu yeniden Iluvatar, kaskatı kesildi yüzü, bu kez sağ eli kalktı havaya, Melkor’un oluşturduğu karmaşanın orta yerinden yükseldi üçüncü ezgi, bambaşkaydı bu seferki, hepsinden başka. Koro şefi misali ahenkli müziğin devamını sürdürmek amacıyla, müdahalede bulunur, düzenler. Ve artık hem Iluvatar’ın ahnekli ezgisi hem de uyumsuz olan Melkor’un müziği duyulur. Nihayet iki ezgi akıyor ilerliyordu Iluvatar’ın huzurunda, tutmayan birbirini, uyuşmayan, hem de hiç. Biri, nasıl demeli, derin ve engin ve latif fakat ağır ve güzelliğinin kaynağında çöreklendi tarifsiz kederle karışık. -Melkor kastedilerek- diğeri, ah diğeri, buldu içkin bütünlüğünü, bağır çağır bir ses, anlamsız, bitimsiz bir tefekkür, bir küçük ahenk var belki yok; duyulan sadece birkaç notaya takılıp kaldı tamtamların patırtılı birliği. Melkor’un gücünün farkına varan, Iluvatar onun yüksek sesli ve ahenksiz müziğini kendi ezgisinin içinde yuttu. Son olarak Iluvatar, hiddetli bir şekilde her iki kolunu kaldırarak bir hamlede yaratıcı müziğin ahenkli ezgisine nokta koyar ve müzik susar.


Iluvatar, Melkor’un gücüne ve kibrinin farkına varır, ona doğru seslenir: Kudretlidir Ainur içinde en kudretlisidir Melkor, sen Melkor göreceksin ki biricik mesnedi olmadığım hiçbir ezgi çalınıp söylenemez, başka kılınamaz müzik bana rağmen. Ve onun teşebbüsü kanıtlayacak, tüm şeyler ve biçimler düzeninde benim çalgımın galibiyetini, onun aklına hayaline gelmeyecek mükemmeliyetin. Ulu müziğin dışavurumuyla Iluvatar, Ainur’un yarattığı ve işlediği ahengin, varlığını gösterdi onlara, müziğin aklından Dünya’nın oluşturulduğu ve hiçlikten varlığın meydana geldiğini, duyumsadı Ainur kendilerinin oluşturdukları Dünya ve canlılık. Iluvatar, onlara işte müziğiniz! Ve bir hayalle donattı onların gözlerini, duyduklarının ardına koyup getirdi gördüklerini; gördüler yeni bir Dünya sunuluyordu gözlerine ve yükseliyordu Hiçliğin orta yerinde; evet Hiçliğin üzerindeydi temelleri. Iluvatar, Farkına Varın Müziğinizin! dedi. Budur ozanlığınız sizin ve her biriniz duracaksınız burada sakin ve dingin; gözleriniz önünde var ettiğim bu yerin ortasında ve arasında her birini kendi durup kondurdu. Dünya’nın yaratılmasındaki süreçte müziğin armonisi varlığın en mükemmeli olan yaşamın ortaya çıkması, zaman-mekan temelinde artık görünen bir sistem ortaya çıktı. Iluvatar’ın aklında kimselere söylemediği bazı şeyler vardı, bunlar Elfler ve insanlardı, görüldüğü üzere Orta Dünya kültürünü kapsayan filmlerde ve kitaplarda gördüğümüz Elf efendileri ve insan kralları, ulu müziğin ezgileriyle yaratılan dünyada, mekanda şehirlerini kuracaklardı. 


Müzikteki Ahenksizliği ve Karşıtlıkları Oluşturan Orta Dünya’nın Kötü Karakteri:


Melkor Hakkında


J.R.R Tolkien mekânsal kurgusunda, Orta Dünya’nın oluşması ve varlık-hiçlik yaratılmazdan önce Iluvatar olarak beliren yaratıcı, kendilerinden bir parça olarak can verdiği alt Tanrıları belirtir ve sayıları on dört olan Ainur’a seslenerek, bir koro şefi misali kendisinin oluşturduğu armonik müzik oluşturmalarını ister, başlarda müzik gayet uyumludur, daha sonra aniden uyumun içinden uyumsuzluk Melkor tarafından yükselir, bir başka deyişle uyumsuzluk, armonik düzeni deforme ederek ahenksizliği meydana getirir, müziğe uymama an içinde bir şeyi belirginleştirir, karşıtlığın duyumsanması ve akılda karışıklık koşullandırması. Iluvatar, Melkor’un gücünü fark eder, ve ona yükselen güç anlamına gelen Melkor adını verir, Ainur’un arasında en büyük güç ve bilgi ona verilir. Müziğin armonisini bozduğunda, Melkor, resmen karşıtlıkların ayrımını öne çıkarır, anlaşılması gereken karşıtlıkların farkına varılmasıdır: Uyumun, ahenginin algılanması ancak ahenksizliğin duyumsanmasıyla fark edilebilir. 


İleriki süreçlerde, Silmarillion’da Melkor, savaşlar çıkaran, huzuru bozan Valar’ın içinde en güçlü ve en kötü varlıktır. Melkor, Tolkien evreninde kibirli ve kendi arzusunda yapmak istedikleriyle korkutucu antagonist bir karakterdir. Elflerin, insanların ve cücelerin düşmanları olan orkları, balrogları, ejdarhaları yaratan da Melkor’un kötücül aklından üretilmiş yaratıklardır. Ek olarak, Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi adlı filmlerde, temsili olarak gösterilen tek yüzüğün efendisi Sauron adlı kötü karakterde, bir zamanlar efendisi olan Melkor’un yardımcısı idi. Melkor, boşluğa hapis edildikten sonra, Sauron onun mirasını devir almıştır, keza Sauron’nun da aklı kibirle doludur, insanların, elflerin ve diğer Orta Dünyadaki var olan canlıların kendisinin gücüne tapmalarını isteme tutkusundadır.


Melkor adlı kurgusal varlık, diğerlerinden farklı tikel ve biricik bir yapıdadır. Bahsettiğim üzere yaratıcı olan Iluvatar’ın ahenkli müziğine uymamasıyla belirir, yaratıcısının karşısında belirmesi, ahenkli müziğe uymaması bu yazının konusunda beliren karşıtlığı meydana getirmiştir. Karşıtlıkların oluşması demek, iyi-kötü, düzen-düzensizlik, Melkor’un kendi iradesiyle müziğe uymamasıyla doğdu, müziğin armonik yapısını ve düzenini bozmak, uymamak karşıtlıkları sağlamış oldu, buraya kadar yazının içeriğine giriş yapmak amacıyla felsefe kapsamını yazıda oturtmak için, belirtmek gerek Orta Dünya’nın yaratılışı ve bunun yanında, Melkor’un kendi kendini ortaya çıkarması, müziğin düzensizliğinden ve ahenksizliğinden hasıl oldu. Eğer düzeninin ve uyumun, karşısındaki zıttı olan düzensizlik olmasaydı; ahenkli biçimin, zıttı olan ahenksizlik olmasaydı uyum ve ahenk kavramlarını algılayamaz, edinim kazanamaz; düzen ve ahengin ne olduğuna ilişkin bir yorumda da bulunamazdık.


Kurgudaki ahenksizlik, müziğin armonik düzeni ve akordunun bozulmasıyla bir oluş ve değişim meydana getirdi. O halde önce müziğin neden ahenkli olması ve neden ahenksiz olmaması konusunda Pisagor’un temellendirdiği, müziğin yapısındaki sistematik yöntem ve kantitatif gösterim olan matematiksel oranların, akort üzerinden nasıl açığa çıktığını aktaracağım.


Pisagor’da Müziğin Armonik Düzeni Hakkında


Bu yazıda kavramsal çerçeve, J.R.R Tolkien’in Silmarillion kitabındaki Orta Dünya kurgusunun yaratılışında, ulu müziğin ahenksizliğinden doğan karşıtlıkların ortaya çıkışı anlatılmaktadır. Değerlendirme, müziksel düzenin uyumunun genel-geçer gerekliliği Pisagor’un felsefesi bağlamında Önce şunu sormak lazım. Peki, Melkor da müziğe uyum sağlasaydı, acaba karşıtlılar oluşacak mıydı? Bu sorunun iki cevabı vardır, diğeri ilerleyen bölümlerde, diğeri ise, duyulması gereken ahenkli bir müzik uyumunun nasıl ortaya çıktığının tümel-geçer formülü, bu bölümde bulunmaktadır.. Bunun yanında genel olarak müzikteki düzenin, mekanik olarak nasıl çalıştığı, sayıların efendisi Pisagor’un felsefesi üzerinden temellendirilecektir. 


Pisagor’da mutlak gerçeklik ve bilgiye ulaşmanın türevleri, matematik ve geometrik oranların mükemmel yapısıyla sağlanır. Sayı dizilerinin tekli ve çiftli oranları, nesnedeki formların, hesaplanmasıyla geometrik şekiller üzerinden belirir, Pisagor bunu açıkça bilmekteydi; matematiğin geometriye indirmesiyle, sayıların oranları ve dizisi, geometrik şekiller üzerinden somutlaşmaktadır. Pisagor’un yegane keşfi, müzikteki içkin matematiksel formülü ve sayı düzenini ortaya çıkarmasıydı. Matematiksel felsefesinin tohumu aritmetik ya da geometri alanındaki değil, müzikteki keşfinde saklıydı. Pisagor müzik ölçeğinde, mükemmel ses uyumluluğunun yani dörtlü, beşli ve sekizli olarak ifade edilebildiğini ve bunlar toplandığı zaman mükemmel sayı olan 10’u bulduklarını keşfetmişti. Oktavın oranı 2/1; beşli aralığın oranı 3/2; dördüncünün oranı 4/3. Keşif şüphesiz ki, telin uzunluklarının mükemmel aralıkları oluşturan çeşitli notalar çıkarması amacıyla, üzerinde hareketli bir köprü bulunduran tek bir tel ile sesin ölçülmesi suretiyle yapılmıştı. Pisagor, müzik gamının, halen yetkin ses uygunlukları olarak adlandırılan iki ses arasındaki perde farklılıklarının 1,2,3,4 sayılarının oranları olarak, aritmetiksel bir biçimde dile getirebileceğini bulguladı. Bunlar birbirine eklendiklerinde 10 yapan sayılardır. Oktav 2/1 oranıyla, bir notada beş derece tiz ya da pes olan ara 3/2 oranıyla, do ile fa arasındaki ara 4/3 oranıyla üretilmekteydi. 


Pisagor, müzik sistemin mekanik zorunluluğu, müzisyenin akordunun sayıların oranlarına göre belirlediğini, tümel-geçer temellendirmeyle oturtmuştur. Uyumlu ve ahenkli sesin duyumsanması, sınırları belirlenmiş ve sayısal oranın düzeniyle anlaşılır, Pisagor’da sayı her şeydir, ve her şeydedir, varlık, oluşturduğu düzen ve sınırla ile birlikte hiçlikten ayrılır, aritmetik geometri varlığın biçime bürünmesidir, akıl yoluyla ulaşılan sayılar temel arkhedir. Pisagor’un bulgusu, içsel bir düzenin, sesin kendisinin doğasındaki sayısal bir düzenlemenin varoluşunda yatmaktadır ve Evrenin kendisinin doğasıyla ilgili bir bulgu türü olarak görünmektedir. Sayılarla ve aritmetiksel formların varlıkları, sınırlı olmanın zorunluluğuyla ortaya çıkar, Pisagor’da ve Pisagorasçılıkta, sınırsızlık (Aperion) karmaşa ve düzensizlikten başka bir anlama gelmez, temel ilke uyumun ve düzenin olmasıdır, ancak sınırlı (Peras) ve sınırlananlar evrende kosmos’u meydana getirir. Her çeşit ses ölçeğinde sabit olan bu yapı, tüm müziğin mimarisinin anahtarıdır ve sadece düzenin değil bir güzellik dünyasının, kozmosunun kapısını açar. Yunanca Kozmos, düzen kadar güzellik anlamına da gelir. Pisagoras’ın ilk defa evrene kozmos dediği söylenir. Zorunluluk ilkesi ve armonik düzende sınır, uygun notalar arasındaki, bütünü düzene indirgeyen, sayısal oranlar dizgesiyle temsil etmektedir. Değişik notaların sınırları, anlaşılır bir plana göre, çizilir.


Pisagor’un müzikteki uyumu (Harmonia) sınır ve düzen, sesin ahenkli yapısının niteliksel ölçütü, niceliksel oranının ilkesiyle indirgenir. Nicelikteki değişkenlik, düzen, oran ve ölçünün karşılığıdır, buna göre, müziksel ahengin içkin sistemi, belirtilen nicel kavramlar üzerinden oluşturulur. Pisagor ve Pisagorasçılar için müzik, evrenin mekanik yapısını açıklamak için önemli bir yer tutar. Anlaşıldığına göre, Pisagor ve Pisagorasçıların müziğe olan bu tutumları onları aritmetiğe, aritmetiğe olan ilgileri ve çalışmaları daha sonra onları sayılarının her şeyin arkhesi, tözü* oldukları ünlü görüşlerine götürmüştür. 


Genel olarak Pisagor’un aritmetik ve sayısal oranlarla, müziğin sistematik olarak nasıl çalıştığını yukarıda anlatmış oldum. Bu vesileyle, temel bulgu burada öne çıkmaktadır, Orta Dünya’nın yaratılışındaki Iluvatar’ın oluşturduğu müziğin ahengine uyulmadığında karşımızda beliren Pisagor’un yöntemi, Melkor’un -bilerek- yaydığı uyumsuzluğun, nasıl ve neden oluştuğunu da açıklıyor. Yazının buradan sonrası, müzikteki ahenksizliğinden sonra karşıtların oluşunun meydana gelmesi, Heraklitos’un düşüncesi bağlamında ele anlatılacaktır.


Heraklitos’da Karşıtlıkların Birliği Hakkında


Bu bölümde aslında anlaşılması gereken bir süreç ve oluşun varlıksal kavrayışını tanımlamaktır, nesnelerin zaman-mekan dahilinde değişimi ve devinimi bir başka anlatımla, bir mekandan bir mekana gidişle zamanın içinde örülü olan cisim bölünür, etkisini yitirir, parçalanıp çokluk oluşturur. İnsan akleden bir varlık olarak duyumları sayesinde zaman-mekandaki fenomenlerin algılamasıyla onların göreceli bilgisini, anlık ve akıl yoluyla tümel kavramlar yoluyla açıklamalıdır. Sokrates Öncesi, filozoflardan en dikkat çekici filozof Heraklitos’un düşüncelerine yönelen araştırmacının, onun zor okunabilen fragmanlarında rastladığı hareket ve değişim kavramlarının, doğru anlaşılması gereklidir. Heraklitos devinim ve değişimi düşünebilen insan duyumlarının bilgisiyle değişimi ve devinimi yasasını çözebilmelidir. Heraklitos, özdeksel olan cisimlerin değişim ve deviniminin logos tarafından yönetildiğini söyler. Logos’u anlamak, insanı bilgeliğe götürür. Logos, zıtlıkların bir bütünlük içerisinde olması ve başka birçok anlamda kural koyucudur. logos ölçü ve düzen anlamına gelir, diğer anlamı da akıldır, akılla düşünebilme. 


Heraklitos hakkında başka anekdot ise dönemi itibariyle toplumdan kopuk yaşamasıdır, insanlar ona göre akıllarıyla düşünmez, duyumlar dünyasında kanılarda yaşarlar, yaptıkları uygulamalar ve davranışlar ise hep dalavere ve hazlara dönük yaşam istencidir, Heraklitos üzerinden ünlü bir benzetme yapılır, modern felsefenin en önemli filozoflarından Nietzsche de Heraklitos gibi düşünccye sahip, insanı doğayı indirgeyen felsefi ilkeden yana olarak Pre-sokratik filozoflara ilgi duymaktadır, Sokratik felsefe ile birlikte etik ve insansal olan düşünce felsefede kendisini göstermiştir. Nietzsche’ye göre, Sokrates ilk yaşam filozofudur, ondan türeyen bütün okullar öncelikle yaşam felsefesi okullarıdır. Düşünce yaşama hizmet eder, oysa daha önceki filozoflarda yaşam düşünceye ve bilmeye hizmet etmişti. Heraklitos için hybris olan insanlık, kibirlidir ve düzenin bozucusudur, ona göre başka bir hususta insan kendini doğanın içinde görmelidir, onun dışına çıktığında kendi sonunu hazırlamaktadır, insanlık bunu bilirse kendinin varoluşunun sınırlılığının farkında olur.


Heraklitos: Doğa, kendini gizlemeyi sever. Birçok insan her gün karşılaştıkları şeylere kafa yormaz ya da neler öğrenmiş olduklarını anlamaz. Onlara her şey öylece, oldukları gibi görünür.


Melkor’un kendi iradesiyle karşı çıktığı hakim olma gücü olması gereken monotonluğun düzenini yırtıp atmıştır, karşıtlar Melkor oluşturduğu fenomene dönüşerek diğer yaratıcı tanrıların koyuldukları düzenli ve uyumlu müziklerinin düzenli ve uyumlu olmalarının deneyiminin bilinci, Melkor’un eyleminin kendilerinin oluşturduklarının -müziğin farkına varma- ontolojik ve epistemolojik temelde zihinlerde model sağlamıştır. Böylesine, bir ortamda, müzik olgusunun ilişkilendirilmesinin yapılması, Melkor’ın istencinin oluşmasında, diğer Tanrıların Melkor’un karakterinin anlaşılmasında büyük öneme sahiptir. Değişimin ve çokluğun oluşması karşıtlıkların oluşturdukları uyumdur, Orta Dünya’da savaşların arka planına bakmak gereklidir, eğer karşıtlıklar yani Melkor olmasaydı, Tolkien bu muhteşem eserini okuyamaz olurduk. Heraklitos’un logosu burada devreye girer ve Tolkien kurgusal dünyasının varlığı logos ile anlaşılınca önem kazanmış olur. Heraklitos’u ayırıcı kılan nokta, tabi ki, onun karşıtlıkları, bu karşıtlıklara dayalı çatışmayı ve savaşı, en sonunda da bu çatışmaların sonucu olarak ortaya çıkacak uyumun işin içine sokması ve çokluğu bu şekilde bir birlik içinde düşünmesidir. Kendinden ayrı olanın nasıl kendisi ile anlaştığını kavramazlar, bir uyum ki yay ve lirde olduğu gibi hep geriye döner ya da: ayrılmak için çekilirken bir araya çekilir. Yayın yapısını, doğasını birbirine karşıt iki gücün birlikte çatışması meydana getirir. Bir yanda içeri çeken bir güç, diğer yanda dışarı çeken bir güç bulunur. 


Aslında pek de hoş karşılanmayan, Melkor’un ontolojik sorun edilmesi, eserin oluşturulmasıdır. Estetik bilinci bize mekansallaştıran Tolkien, hikayenin devindirici özelliğini Melkor sayesinde geliştirmiştir. Söz konusu, okuyucuyu heyecanlandıran, herhangi bir duygu şematiğinin oluşmasını sağlayan dilsel düzen, karşıtlığın varlığına borçludur. Felsefe tarihinde özellikle Tanrı iyiyse, kötülük neden var paradoksu bulunur, benim bu makalede kurgusal olsa da kanıtlamak istediğim, iyinin ve kötünün ancak bir başkasının varlığında olacağının düşünülmesi etkinliğinin de ön planda düşünmek oldu, Tanrı birdir, bir olandan zıtlık meydana gelmiştir, Tanrı iyiyi anlamak için kötülüğü de izin verdi. Söz konusu Eru, istese Melkor’u bir celsede ortadan kaldıracakken ontolojik olarak kendisini dönülmesini ve hatta kendisinin yolunda olan Manwe gibi alt tanrının vurgulanmasını ontolojik açıdan nasıl tezahür ettirebilirdi? Ebedilik, sürekli devinimsizliği isteyen birisinde iyilik de kaybolur, çünkü artık kötülük kaybolmuştur. Her şey bengi dönüşün içindeyse ebediliği vurguladığınızda zaman-mekandaki zıtlıkları bitirirsiniz. Söz konusu, artık 

[2/3]


Eren Karaoğlu

Müziğin Ahenksizliğinden Karşıtlıkların Oluşumu
na: J.R.R.
Tolkien’ınKurgusal Orta Dünyası’nın Yaradılışına Dair Felsefi Bir Değerlendir
me
Eren KARAOĞLU
1
 
Giriş
 
Bu yazıd
a
Pisagor’un müziğin armonik düzeni ve Her 
a
klitos’un
 
karşıtlıkların
 
süreçselliği düşüncesi
,
temel alınara
k
Tolkien’in
 kurgusal-fantastik mekan
ı
 olan
Orta Dünya evreninde, belirleyici
 karakterlerinin etkinliklerine
göre
 Felsefe-Edebiyat sentezinde
değerlendirme yapılmaktadır.
 
İlk 
 olarak,
 bahsedilen edebiyat kurgusunun tanıtılması,
ikinci olarak,
işlenecek olan filozofların sistemlerindeki
 belirleyici tarafla
ı
,
Tolkien’ın
 
Orta Dünyası’nın yaratılışı
 
 bağdaştırı
l
maktadır 
Her ne kadar kurgusal-
fantastik bir evren üzerinden bizim dünyamızda yaşamış filozoflar bağdaştırılması zor olsa da onlarındüşünceleri, fantastik kurgularda geçerlidir.
 
Aslında,
 
Tolkien eserlerinde karşıtlıkların mücadelesinegerek duymuştur, en önemlisi yaratılışta, orta dünya hayatında müziksel düzen onun için
 
geçerlidir 
.
Kurgusal oluşum
zaman-mekan
da da karşıtlıkların mücadelesi ve müziksel ruhun önemi Tolkien’ın bütün eserlerinde geçerlidir, müziksel armoni, Orta Dünya evreninde bir yasa gibidir, onun özünükavramak, saltık aşkınlığa ulaşabilmektir.
 
Orta Dün
ya, J.R.R
Tolkien’ın
 
Silmarillion, Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi adlı eserlerinde oluşturduğu
 kurgusal ve hayali bir
mekandır. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit
 
adlı
 film
yapımlarını
 izlediyseniz, buserilerdeki
öne çıkan önemli
olaylar ve 
arakterler Orta Dünya’nın
 bir
 parçasıdır. Byazıda, Tolkien’ın,Silmarillion adlı kitabını temel alınarak 
 
Heraklitos ve Pisagor’un
 
felsefi bağlamı
 
yapılacaktır.
 
Fantastik edebiyatın babası, J. R. R. Tolkien'in yarım kalmış ve oğlu tarafından tamamlanmış kitabıSilmarillion'da, Orta Dünya kozmolojisi tanımlanmış ve Hobbit ile Yüzüklerin Efendisi'ndegerçekleşmiş olan olayların öncesinde yaşanmış olaylara yer verilmiştir. Silmarillion, üç ana parçadanoluşur:
 
Ainulindalë ("Ainur'un Müziği")
-
Eä'nin, yani Dünya'nın yaradılışı.
 Valaquenta ("Valar'a Dair") -
Valar'ın ve Maiar'ın, Eä'deki iki doğaüstü varlığın tanımı.
 Quenta Silmarilion ("Silmaril'lerin Tarihi") -
İlk Çağ'da ve öncesinde olan olayların tarihi.
2
 Tolkien,
Silmarillon adlı kitabında, Orta Dünya’nın, kimler tarafından ve nasıl oluşturulduğunu anlatır.İlk bölümde,
A
ınulındale
(Ainur’un Müziği) bölümü belirir, buradan itibaren Orta Dünya’nın yaratılış
kurgusu
nun evreleri bulunmaktadır.
 
Bu bölümün başlangıcında öncesiz
-
sonrasız
 gaip
tanrısal yaratıcıgüç karşımıza çıkar, adı Eru Iluvatar. Eru, Ainur’u
*
,
kendi varlığından güç parçası ekleyerek sunduğu
 
alt tanrıları yaratır 
.
Silmarillion’un ilk 
 
 bölümü olan Ainulindalë'da, Dünya'nın, yani Arda’nın yaradılışını anlatır.Kozmoloji, yani yaradılış bölümüdür. Bu bölümde Arda yaratılırken olan olaylar anlatılır, yüzdenhenüz Elf'ler yahut İnsan'lar yoktur. Eru, kendi çocukları olarak anılan Elf'ler ve İnsan'larınyaşayabilecekleri diyarı, burada yaratır. (Aslında bizim filmlerde görüğümüz ve bildiğimiz “OrtaDünya” denilen yer, sadece Arda’nın bir kıtasıdır.) Orta Dünya, hatta Arda Mitolojisi diyebileceğimiz bu bölüm, kısaca Valar’ın ve Arda’nın yaradılışını ve Melkor’un “yoldan çıkışı”nı anlatır. Melkor veManwë arasındaki ilk mücadelenin de anlatıldığı bu bölümün sonu, Yüzüklerin Efendisi‘ne kadaruzanan olayların temelini oluşturur.
3
 

Yorumlar

👉 popüler yayınlar