Kapitalizm : İleriden Geriye Giderken Önüne Bile Bakmamak



  Irak, Afganistan, Suriye müdaheleleri bize ne göstermekte? İslami terörizm günümüzde bir düşman elbet peki bu faaliyetlerin atası olan Afgan mücahitlere parayı başta kim aktardı? Bu mücahitlerin Bosna’da ve Çeçenistan’da çatışıp tecrübe kazanmaları için para nereden çıkıyordu? Arap milyarderler Amerikan ustalarının tek bir sözü olmadan hareket edemezken Osama Bin Laden dahil olmak üzere bu mücahitlere nasıl bu kadar para aktardılar? 11 Eylül saldırıları sonrasında Teröre Karşı Mücadele’de Bin Laden’in memleketi olan Suudi Arabistan neden bir hedef değildi? 2003’te özgürlük getirilen Irak’ın demir yumrukla yöneten diktatörü Saddam Hüseyin’in CİA tarafından para ile desteklenmesi neden 1959 yılına kadar uzanıyor? Örnekleri gönlünüzce arttırabilirsiniz fakat asıl sorumuzu soralım izninizle. Pax Amerikana bir yalan mıydı? Kapitalizm tarihin sonunu getiremeyecek mi?

 

 Tarih felsefesinde tarihin çeşitli dönemlerinde ilerici görüşlerin düşüncesi altında tarihin ilerlediği ve kitlelerin bu görüşlerin sloganları altında devrimler yaptığı bir gerçektir. Feodal düzenin ve bu düzenin bir temsilcisi olan çoklu imparatorluk yapılarının yıkılması öncülüğünde Kapitalizm ve onun kendine 17. Yy. Ve 18. Yy. Fransız felsefesinin önemli isimleri olan Rousseau, Voltaire, Montaigne’den beslenerek benimsediği değerler yani özgürlük, kardeşlik, demokrasi, hak, hukuk, adalet, ulus devlet, toplum sözleşmesi gibi kavramların katkısı yok sayılamaz. Özellikle Feodal baskı altında gelişen dinci retoriğin kırılması ve geleneğe büyük bir darbe vurulmasını bu kavramlar sağlamıştır. Bu retoriğin karanlık çağlardaki kuvveti ile geri gelemeyeceği gerçeğini de bu kavramlara borçluyuz. Bakınız mesela artık Platon’dan Devlet’i yakmıyoruz. Bu kavramlar ve bu kavramların sloganlanlarını bayrak edinen kitleler Fransa’da monarşiyi devirdi ve yeni bir sınıflı düzen tüm dünyaya yayılmaya başladı. İşte böylece kapitalizm ilerici pozisyonunu savunmak için savunması gereken değerleri Fransız devrimini hazırlayan entelektüel gelenekten aldı. Kapitalizm neden çağına göre ilerici bir görüşü savunmalıydı peki? Sonuçta o da bir sömürü düzeni değil mi? Şüphesiz ki Kapitalizm bir sömürü düzenidir fakat sömürüsünü ayakta tutabilmesi için üretilmesi gereken mal Feodal düzenin nesnesi olan serflerin üretebileceğinden oldukça fazladır. Hatta bu toprağa bağımlı sınıfın üretebileceği ürünün kârı kapitalistin evcil köpeğini doyurmaya bile yetmeyecektir. İşte bu yüzden kitlelerin üretim biçimlerinin değişmesi gerekmektedir.

 

Üretim yöntemlerinin değişmesi yeni üretim araçlarının sahalara sokulması ile hiç de basitçe gerçekleşen bir süreç değildir. Köylere yeni üretim araçlarının sokulması köylü sınıfı tarafından her zaman yoğun protestolar ile karşılanmıştır. Bunun sebebi yeni araçların  düzenlerine dolayısıyla da kimliklerine bir saldırı olduğunu düşünmeleridir ve nitekim de öyledir. Bu araçların sahneye girmelerinin temel amacı zaten bu kârsız düzenin yıkılmasıdır. Bu düzeni yıkmak için ise bu düzenin muhafızlarına saldırmak gerekir. Bu muhafızlar sandığınız gibi silahlı askerler değildir. Kavramlardır. Bu kavramlar aktif olduğu sürece hiçbir şekilde eski düzene alışmış kitleleri yeni düzende çalışmaya ikna edemezsiniz. Örneğin ağalık sistemini ele alın. Bu sistemi ayakta tutan değerler vardır. En önemlisi namustur. Bu değer olmadan ağalık düzenine uygun aile düzenleri de varlığını sürdüremez. Kadın eve kapatılamaz ve bir çocuk üretme mekanizması olarak görülemez. İşte bu yüzdendir ki bu değerler yeni düzenler tarafından saldırı altına alınarak gerici değerler toplumun çoğunluğundan kaldırılmaya çalışılır. Kadını eve kapatan zihniyete saldırılması kadınların iş hayatına girmesini ve üretimin neredeyse iki katına çıkmasını sağlamıştır. Dolayısı ile Kapitalizm üretimi arttırabilmek adına ilerici değerleri savunmuştur. Savunmak zorundadır da.

 

İncelediğimiz durum tarihte ilerici kuvvetler olarak görüşlerin ve üretim biçimlerinin ilişkisidir. Gördüğümüz üzere Kapitalizm Feodalizme kıyasla daha kapsamlı bir üretim biçimi olduğu için ondan daha ilerici değerleri, kitlelerin üretiminde de artış sağlamak ve onların eski düzenlerdense yeni düzeni ve onun geleneklerini içselleştirmeleri için savunmak zorundadır. Bu problemi ortaya koyduğumuza göre baştaki soruların içeriğini incelemeye başlayalım. Bütün bu müdahaleleri yapan Amerikan Kapitalizmi kendini ayakta tutmak için dünyanın öbür ucundaki gericilere destek vermiştir. Nitekim bir zaman Kapitalizmin karşı çıktığı üretim biçimlerinin temsilcisi olan geleneklerin dünyada tekrar yaygınlaşmasının sebebini bu problemde bulabiliyoruz. Amerika’nın bugün olan düşmanlarının tamamının eskiden destek verdiği gruplar olması durumu aslında bize iki şeyi gösteriyor. Birincisi Amerikan Kapitalizminin silah endüstrisi kompleksini devam ettirebilmesi için düşman yaratması gerektiğini. İkincisi de artık ilerici statüsünü kaybeden kapitalizmin uluslararası bir değerinin kalmayışı durumu.

 

1)Düşman Yaratma :

Düşman yaratma adını verdiğim bu durum Amerikan Kapitalizminin silah endüstrisinin savaş üzerinden kazandığı parayı meşrulaştırma yöntemidir. Örneğin 1950-91 arası dönemde tehdit Komünizm tehdidiydi. 2001-2022 arası dönemde tehdit Müslüman terörizmiydi. Şimdi ise tehdit Ukrayna-Rus savaşının çıkması ile Çarlık ve Sovyet sınırlarını geri isteyen Rusya’dır. Hatta Amerika bir devlet olarak var olduğu müddetten itibaren sadece 15 yıl bir askeri aksiyon almadan durmuştur. Bu sürekli savaş sürecinde bulunan devlette bir savaş sektörü gelişmesi olağandır. Bu sektör de doyurulması için savaşa ve düşmana ihtiyaç duymaktadır. Bu yüzden Pax Amerikana altında bir dünya barışı ve liberal ütopya hiçbir zaman gerçek olamayacak bir düşüncedir. Başta verdiğimiz Amerikan müdahilliğinin görünür yüzü budur. Açıklayacağımız ikinci sebep ise Kapitalizmin evrimsel sürecinin getirdiği bir sonuçtur. Yani Kapitalizm ile 3. Dünya ülkelerinin gelişmeyişi el ele olan kavramlardır. Amerika’ya özel değildir.

 

2)Kapitalist gericilik

Kapitalist düzen artık öyle bir aşamaya gelmiştir ki varlığını sürdürebilmek için kendi ülkesindeki vatandaşları sömürmek yetmemektedir. Bu sanayi kompleksi artık uluslararası bir üretim kültürü oluşturmaktadır. Bu uluslararası üretim kültürü kendi gerekliliklerini de sağlamak için üretim sistemlerini ve araçlarını dünyanın her yerine yaymaktadır. İşte bu yüzden Britanya Kenya’ya demiryolu yapmıştır. Veya Amerika Irak’a sanayi ve silah yatırımları yapmıştır. Onları daha iyi sömürebilmek için. Dünyada ilerici de gerici de olsa her ülkede, Kapitalist geleneği doğuran kültür geleneğine sahip olmasa da Kapitalist bir düzene sahiptir. Bu düzen tepeden inme olarak gerçekleşmektedir. Ya emperyal bir kuvvet tarafından ya da devlet eli ile gelişen sentetik bir burjuvazi tarafından. Fakat bu ülkeler halen kültürü ile Kapitalizm’in doğuş noktası olan Avrupa’nın sömürgeleriydi. Fakat yakın çağda karşımıza bir örnek çıkmakta. Tepeden inmeci bir Kapitalist yapıya sahip olmasına ve yeterli felsefi kültür birikimi bulunmamasına rağmen Amerika’yı bile geçmiş bir devletten söz ediyoruz. Çin Halk Cumhuriyeti! Başında bir Komünist Parti bulunmasına rağmen, diktatöryel bir gelenekten gelmesine rağmen kapitalizm bu ülkede tohumlarını açabilmiştir. Nitekim Amerika’da salt Avrupa geleneğinden gelmemektedir ama o geleneğin bir uzantısıdır. Fakat Çin bir uzantı değildir. Bulundukları sosyoekonomik durumda Kapitalizm’in bayrak bellediği ilerici gelenek çiçek açmadan Kapitalizmin sanayi anlayışı çiçek açabilmiştir. İşte bu örnek aslında Kapitalizm’in ilerici statüsünü kaybettiğini göstermektedir. Çin Kültür Devrimiyle köy kesiminin kültürel ve üretim yapısına saldırmış olsa bile bu tepeden inmeci ve inorganik bir şekilde olmuştur. Üstüne üstlük saldırıya uğrayan da köylülerin kendisi olmuştur. Böyle inorganik girişimde şansını Türkiye de denemiş fakat şu an bir Amerikan uydusu görevi görmektedir. Bu girişimde bir sürü devlet bulunmuştur hatta Sovyetler Birliği bile bu devletlerin arasındadır fakat tek başarılı olan Çin’dir.(Sovyet vakası daha ilginç bir vakadır belki ilerleyen bir yazımda inceleyebilirim.) Bu başarı aslında bize tarihte ilginç bir aşamada olduğumuzu göstermektedir. Gerekli kültürel birikime sahip olmayan bir toplumun Kapitalizm’i kendi topraklarında yeşertebilecek olması demek artık bir toprakta Kapitalizm’in, kapitalist bir sömürgeden bahsetmiyorum, yeşermesi için artık kültürel bir birikime gerek yoktur. Yani Kapitalizmin artık entelektüel bir değeri yoktur. Kapitalizm gayet rahat bir şekilde despotik olabilmektedir ve olmuştur da. Yani türediği kültürel geleneğin değerlerine ihanet etmiştir. Etmek de zorundadır da zaten. Bu ihanetiyle de hegemonyasını bir müddet daha uzatabilmiştir. İşte biz bu tarihsel süreci geciktirme çabalarını tek bir kollektif ad ile anabiliriz. Muhafazakarlık.

 

Muhafazakarlık :

Muhafazakarlık Kapitalizm’in entelektüel ilericiliğini kaybettiği belli olduğundan beri revaçtadır. Eski sistemlerin güzellemeleri, militarizm güzellemeleri, gelenekçilik ve dünya çapında gerici düzenlere promosyon verilmesi, örneğin mücahitler, yani tek bir başlık altında toplayacak olursak statükonun müdafaası adına ortaya konulmuş her türlü eylem ve düşünce muhafazakarlık adı altında toplanabilir . Peki Kapitalizm neden başta kendisi savaştığı Feodalvari düzenlere ve onların kavramsal olarak temsilcileri olan muhafazakarlığa neden göz yumuyor? Örneğin Köy ağalığına ve onun ortaya koyduğu kadın modeline. Sebep aslında basit. Bir defasında entelektüel mücadelenin temsilcisi olan kapitalizm şu an onun karşısında gericiliği savunmaz ise iktidarının düşeceğinin bilincindedir. İşte bu yüzden muhafazakarlık ve gelenekçilik Kapitalizm’in entelektüel mücadeleye karşı susturucu piyonları haline gelmiştir. Nitekim Kapitalizm de artık gerici bir düzen olduğundan hem kendisinden daha gerici bir düzeni dirilterek ona karşı mücadele ettiğini iddia edebilmektedir hem de bu gerici düşünceyi canlandırarak kitlelerin kimlik arayışlarını muhafazakar ideallere(askeriye, milliyet, din, aşiret...) doğru yöneltip üretim ilişkilerine yönelik bir bilinç kazanmalarını da önleyebilmektedir. Muhafazakarlığın asıl misyonu budur.

 

Sonuç :

 

Artık Kapitalizm yıkmak için çabaladığını kendini ayakta tutması için geri getirme evresindeyken acizliğinin gözler önünde olmadığını görmemek zor değil. Kapitalizm bir zafer kazanmadı. Tarih sonu dönemlere geçilmedi. Hatta günümüzde bir Ukrayna Rus savaşı, son otuz yıldır Amerikan kapitalizminin saldırılarına karşı savunmada olan bir Rusya’nın karşı ofansifidir. Yani Soğuk Savaş’ta Amerikan Kapitalizm’inin yendiği rakip bugün karşımızda tekrar dikilmektedir. Kapitalist bir kuvvet olarak hem de. Nitekim bu Dünya Kapitalizm’inin aslında bir döngü halinde olduğunu göstermekte. Bir düşman ve kutuplaşma zihniyeti yaratarak sistemlerini devam ettirmekte. Buna muhtaçlar çünkü. Bu durum aslında bize Dünya Kapitalizm’inin kendisini tekrar etmeye mukadder oluşunun bir göstergesidir. Yani ilerlemeyi durdurmuş ve eski stratejilerini tekrarlayıp önümüze sunmaktadır. Günümüzde hipermasküleniteye karşı verilen mücadele 50 yıl öncesiyle neredeyse aynı. Hipermaskülen retorik hiçbir değişime uğramadı. Üstüne üstlük bu sadece hipermaskülenite probleminde de görülen bir şey değil. Irak’ta kimyasal silahlar var 10 yıl sonra Suryie’de kimyasal silahlar var’a dönüştü. Vietnam'a götürülen özgürlük oraya gidemeyince Irak’a saptı. 1. Dünya Savaşı yetmedi 2. Dünya Savaşını istediler. Görüyorsunuz ki Kapitalizm artık ilerici bir konumda değil. Praxislerini tekrar etmekten başka hiçbir misyona sahip olmayan gerici bir sistem sadece. 1789’da değişen sınıf yapısı ve Feodal bunalıma karşı dünyaya muhafız olma sözü veren Kapitalizm günümüzde kendini muhafaza etmek için Köy Ağalarının ayaklarına kapanmakta. Sonuç olarak Kapitalizm artık yaşlanmış ve genç hissetmek için anılarını her seferinde daha büyük bunaklık göstergeleri ile tekrar eden bir sistemdir. Günümüzde erime sürecini görmekteyiz. "Komünizme" karşı kazandığı zafer, Sovyetlere komünist demek ayrı bir bunaklık seviyesidir zaten, gördüğümüz üzere illüzyon bir zaferdir. Nerede Pax Americana ve Liberal Ütopya. Hiçbir yerde. Görebiliyorsanız bana söyleyin ve Avrupa’nın refahını üzerine kurduğu Üçüncü Dünya devletlerine bir Ütopya demeyin. Akıl dışı ve etik dışı bir ütopya olmaz sonuçta. Ayrıca Platon’un Devlet’ini de yakmayın.

-Mostar

Yorumlar

  1. Çok güzel anlatmışsınız gerçekten çok doğru 🖤

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

👉 popüler yayınlar