Karadelikler ve Ispanaklar





Bu sabah dünden kalan çikolatalı market kekleriyle doyurdum karnımı. Kedilerin mıymıntı hâllerinden gezegenleri ayıkladım. Satürn balkondan sarkıyor. Ve her bir karadelik havalandırma borusundan kaçıyor. Karadelikler ve ıspanaklar senin kadar acımasız olamaz. Satürn'ün halkalarını boynuna geçirdin mi? Neden seni göremiyorum. Balkonuma kusmuşsun, kitaplarımı karalamışsın, biblolarımı kırmışsın, posterlerimi yırtmışsın, kuşumun tüylerini yolmuşsun, kedimin patisini ısırmışsın... Nereye saklandın? Yolda bulduğum her kâğıt parçasına adını yazıyorum. El yazımı nerede görürsen gör; tanırsın, biliyorum. Sana hesap sormaya bile hâlim yok. Artık barbunya yiyebilecek miyim onu da bilmiyorum. Öğle yemeğini, akşam yemeğini artık unutmalıyım sanırım. Bugün hiçbir şey olmamış gibi evinin önüne Tanrı misafiri olarak geldim. Kozmoloji hep yalan söyler, Einstein hayal dünyasında yaşayan bir delidir ve Alice, Harikalar Diyarı'ndan hiç çıkmamıştır. Daha on beş yaşımdayken Oğuz Atay'ın saçlarını sıfıra vurmuştum. Tolstoy'un sözlerini yirmi yaşıma kadar anlamaya çalışsam da anlayamadım. Yirmi yaşımda zaten hayata karşı pes etmiştim. Yirmi üçümde yazdığım tüm yazıları, çizdiğim resimleri -ki hiçbir zaman tanıdığım kişileri ya da cisimleri resmetmezdim- yaktım. Yirmi beşimde de sen girdin hayatıma. Yirmi altımda bana omuzlarımı, parmaklarımı, kendi yanağımı ve saçlarımı öpmeyi öğrettin. Sen hayatımda Tanrı misafiriydin. Kapında yarım saat bekledikten sonra zili çalabildim. Ne balkon kapısı, ne bir cam ne de dış kapı... Hiçbiri açılmadı. Kapının önünde bulduğum cevizi evime götürdüm. Bir insan yolda bulduğu bir cevizi evine götürüp ne yapabilir? Belki de hiçbir şey. Bulutlar dedemin sakalına günbegün daha bir benziyor ve sen artık en az dedem kadar soluk bir renksin hayatımda. Cevizi keşke camına atsaydım. Ya da iyi ki atmadım. Cevizi çimlendirip dikeceğim. Konfüçyüs yanılmamış. Yanılmışsa da ahmaklığım yüzünden fark edememişimdir. Fesleğenler artık kafaları okşanmadan koku yayıyorlar. Konfüçyüs fesleğenleri okşamayı bilmez. Ben de Konfüçyüs gibi yaşamın bazı temel şartlarını bilmiyorum. Mesela ellerim üşüdüğünde ısıtmayı, bir ölüyü yıkamayı, saçlarımı kesmeyi, makyaj yapmayı, aynaları kırdığımda parçalarını toplamayı, affetmeyi, Franz Kafka okumayı, Wirginia Woolf'un saçlarını taramayı, gözlerimi kaçırmayı, yalan söylemeyi ve en çok da fesleğenleri okşamayı bilmiyorum. Fesleğenler ben onları okşamayı bilmiyorum diye mi bu kadar arsızlaştılar? Doğrusunu istersen bu fesleğenlerin değil, benim sorunum. Artık aynadaki yüzü tanıyamıyorum. Bu yüzden her sabah evimde bir yabancı var sanıp banyodaki aynaya attığım cisimlerle aynayı kırıyorum. Her gün usanmadan yenisini alıyorum.

Rojda Esra 

Yorumlar

👉 popüler yayınlar